YAŞAM ve ÖLÜM

Anlamıştı. Bir gecede ve hiç kimse diretmeden. Meğer insan böylede anlayabiliyormuş… Şaşırmıştı.
Yavaşça kalkıp pencereye ilerledi. Küçük, köhne odanın her yeri kağıt yığınlarıyla doluydu. Pencere ve koridora açılan, kağıt yığınlarından bir patikası vardı. Her şey düzenliydi. Bir o kadar dağınık. Bu düzen içindeki karmaşa kendini iyi hissettiriyordu. Bunu da, kaçması gereken bir şey olmadığını kabullendiği gün fark etmişti. Evet. Kaçması gereken bir şey yoktu. Hiçbir şey!

İlerledi. Kirlenen penceresinden birkaç saniye dışarıyı izledi. Gökyüzü sarımtıraktı. Sanki.. Sanki bir yerlerde bir dağ patlamıştı. Kim bilir belki de sabrının sonuna ulaşmıştı.. Rüzgar da asiydi bugün. Önüne kattığını alıp götürmek istiyor, binaların ona kafa tutmasına öfkeleniyordu.

Birden tüm evreni şaşırtan o hamleyi yaptı. Asırlardır kapalı olan pencereyi, tereddütte yer bırakmadan açtı. Rüzgar, yeni keşfinin heyecanıyla Lüphe'yi geçip odaya daldı. Ve seremoni.. Saçları belli belirsiz dalgalanıyor, uçuyor, savruluyordu. Gözlerini kapayıp bekledi. Beklemesinin sebebi neydi? Biraz sonra parmaklarıyla pencere pervazındaki görünmez notalara bastı. Müzik yükseliyordu. Hissetti. Ve arkasını dönüp odasına baktı. Asırlardır bakıp durduğu odasına.. Her köşesini ezbere bildiği odasına.. Düzenin sıradanlaştığı odasına.. Kalbi sanki daha önce orada değilmiş gibi atmaya başladı. Böyle gümbürtü olur şey değildi. İki yanında savrulan, yüzüne çarpan saçlarının arasından gülümsedi. Tüm kağıtlar dans ediyordu.. Yüzlerce, binlerce kağıt tozundan arınıyordu.

Sonra anladığı şeyi düşünüp kafasını salladı ve elini havaya kaldırdı. Parmaklarını açtı "Ölümle insan arasındaki tek engel, eceldi." Parmaklarını kapattığı an… İşte o an rüzgar durdu. Ansızın. Birden bire. Henüz kağıtlar bile ne olduğunu anlayamadan bir saniye daha havada asılı kaldı. Ve düştüler. Tek vücut olmuşçasına.. Yerden toz kaldırırcasına.. Yaşamış ve ardından ölmüşçesine…
Gözünden akan yaşın sıcaklığını hissedemeyecek kadar karmaşa yaşıyordu. Bir insanın bu kadar çok duyguyu barındırdığını yemin olsun bilmiyordu. Kalbi büyük şamata koparıyordu.. Ama üzgündü de. Yaşadığı şey onu heyecanlandırmıştı.. Ama pişmandı da. Hayallerinin içinde, kırıklıklarını yaşıyordu. Müziği duyuyordu, ama sanki sağırdı.. Bu biraz şeye benziyordu.. Adı aşk mıydı? İlerledi.. Yığının ortasına geldiğinde durdu ve yere uzandı. Kırmızısı solmuş, eski elbisesi kendini önemli hissetti. Bir elini karnının üzerine koyan Lüphe diğer elini başının hizasına uzattı. Parmakları hala sıkı sıkıya kapalıydı. Biraz muzip, biraz da endişeyle gülümsedi.. Gülümsedi ve parmaklarını açtı. Sanırım bu sihirdi. Rüzgar birden varlığını hatırladı. Kağıtlar yaşadıklarını.. Ve sonsuz seremoni.. Tepesinde dans eden kağıtlara baktı. Yıpranmış, mutlu elbisesine.. Savurgan saçlarına.. "Ölümle yaşam arasındaki tek farksa, inançtı."

Yorumlar